23 Aralık 2011 Cuma

Londra'dan İtalya'ya aşk...

2011 yazı, Eylül ayı.
Londra'dan İtalya'ya gitme kararı aldığımda kafamda soru işaretleri vardı. Acaba Londra'da iki haftayı benim için cennete çeviren Eros, kendi şehrinde bana nasıl davranacaktı. Biletimi aldım. Bekleme süreci, havaalanı, yolculuk bende sivilce çıkaracak kadar stresli geçti. Havaalanına indiğimde onu ilk gördüğüm an yine cennette buldum kendimi. Elindeki çiçeklerden bahsetmiyorum, sarıldığında bana verdiği enerjiden bahsediyorum. 2 hafta ayrılık unutturmaya yetmemişti o ten sıcaklığını. Otelimize yerleştirğimizde zaten birbirimizi ne kadar özlediğimiz ortaya dökülüvermişti. Onun kollarında olduğuma inanamıyordum. Rüya gibiydi. Aşık mıydım? O günlerde evet :) onunla çok mutluydum. Yanındayken hiçbirşey umurumda değildi. Dünya yansa bana neydi. Beni zihnen inanılmaz rahatlatıyordu. Diğerlerinden farkı stress yaratmaktansa stres alıyordu. Birçok konuyu iki arkadaş gibi konuşabilmemiz beni ona çekiyordu. Sorun yaşatmıyor mutlu etmek için çırpınıyordu. İtalyanların kadın ruhundan anladığı bir gerçek.
4 günlük ziyaretimde herşeyi öyle güzel planlamıştı ki, rüya gibiydi. Hiç motorsikletle şehirlerarası yolculuk etmemiştim. İlk defa onunla 200 km'lik yolculuğa çıktım. Güney sahilinin köylerinde ev ekmeği ve tazecik mozarella peyniri ile piknik yaptık. Onunla herşey keyifliydi.
Bu rüyadan uyanmakta çok zorlandım. O günlerde sonsuza kadar onun yanında kalmak istiyordum. Teni tenimi yakıyor, ruhu ruhumu okşuyordu. Hayatımda bir İtalyan eksikti, o da olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder