24 Ocak 2012 Salı

Hayalet

Son 2 aydır saçma bir durum içerisindeyim.
Çapkın mıyım? Sanırım evet. Beğendiğim şeylerin benim olmasını istemek gibi bir özelliğim var. Bu aşk çemberinde bir de Ghost çıktı piyasaya.
Tanımıyorum sadece 2-3 yıl önce hoşlandığım çocuğun kuzeni ve eski sevgilimin liseden arkadaşı :P Ama bu çocuk bana ilk anlatıldığında dibim düşmüştü :)) 2 yıl sonra sen çocuk bana faceten tesadüfen mesaj atmasın mı? Beni heyecan bastı tabi. Eh bi kıkırdaşmalar bi flörtleşmeler başladı. Fakat çocuk bana ne zaman bi buluşma zarfı atsa ben üsütne örtü örttüm. İki aydırdan facebooktan yok whatsapptan mesajlaşmaktan çocuk baydı tabi. Şimdi de o buluşma zarfı atmıyor hatta en fazla üçgün sabreden Ghost bu sefer mesaj bile atmıyor.
Kafamı karıştırdı karıştırdı. Kızlarla ne teoriler yazdık üstüne! işin içinden çıkamadık.
Ama ben var ya ben sabırlıyımdır. Bana mısın demez bu havalar :P Adamı yere yapştırıveririm. Neyse. Sabrediyorum.
3 gündür mesaj atmıyorum o da atmıyor. Karar verdim en son, tık çıkmayacak benden.
Çocuğun amacını da anlayamadım sanırım bir kız da var hayatında. Zaman göstericek anyayı konyayı.
Şimdilik dinlencede Erosumla mutlu olmanın tadını çıkarıyorum :)))

20 Ocak 2012 Cuma

Benim Kahramanlarım Var

evet benim kahramanlarım var!
ilk kahramanım babam... beni öyle bir eğitti ki; kızım kimsenin kölesi olma der gibi. İlk içkini benimle iç, ilk bara benimle git, bak gece kulüpleri böyle... 18ime varmadan zaten bana göstermişti annemle birlikte. çok şey öğretti, hiç sapıtmadım aaaaaa nere geldik ya olmadım. ben bu filmi görmüştüm dedim. Çok şanslıyım çok çok çok! hala bile avrupadan ithal getirttiğim baba rolünde çok başarılıdır, kıskançlıklarını bertaraf eder, en iyi dostum, beni en iyi anlayan insan. Aşkım birtanem babam.... belki de bir yazımı ona ayırmalıyım. Ama konumuz bu değil.
benim kahramanlarım var hala. Babamdan başka. Hayatımda yeri ve adı olan. Hep konusulan...
Mesela bir eski sevgilim var. Beni büyüten, emek veren, kendine hep Firster derdi. Belki bu yazıyı okusa bu benim der, evet kesin der. Beni 20 yaşında eline aldı, o zaman 24 yaşındaydı. Çok şey yaşamış görmüştü. İkinci evliliğini yapmış bir anne babanın çocuğuydu. İkiside yollarını çizmiş hayatlarını oturtmuştu. Ama Firster hiç adam gibi mutlu olamamış anne baba doyumuna ulaşamamıştı, karizma ve yakışıklılığının tadını üniversite hayatında yaşamış ve görmediği şeyi görür hale getirmeyi başarmıştı. Benim hayatımda da böyleydi. Beni çocuktan olgun bir kadına çevirmişti. Varlığına minnettarım. Şuanda çok mutlu bir ilişkisi var ve en kısa zamanda evlenecek. Hayat ona bana verdiklerinden daha fazla güzellik getirsin.
Sonra EN vardı. Evlilik hayalleri kurduğum tek erkek. Çok üzüldüğüm zamanlar oldu, ya da çok saçmaladığımız. Ama adı gibi en güzel 3.5 senemi geçirdim. EN büyük kahramanımdı EN. Herşeyi en güzel kılan insandı. Ne güzeldi. "di"li geçmiş zaman kullandığıma bakmayın hala arıyor, daha iki gün önce konuştuk. Sevgisi ve saygısı benim hazinem oldu ona dair.
Ve ilk aşkım, ilk göz ağrım Seryor... Beni bu dünyada net tanımış tek erkek. EN'i tanıyana kadar onunla evlenicem diye naralar atardım... Gülerdik geçerdik birlikte. Her fırsatta Seryorla ellerimiz birleşir ve veda ederken bir sonraki yıl o elleri tekrar tutmayı hayal ederdik. Çocukçaydı. Ama beni değerli kılardı. Şaka gibi şuanda aşık ve bu kızla evlenicek. 30 yaşına kadar evlenmezsek evlenelim artık derdik. Sanırım hayal oldu Seryor vakası. Hatırlaması bile gülümseme sebebi :)
Terkedilmedim hiç ve çok sevildim. Belkide tek sorunum nankörlüktü, benim nankörlüğüm. Ama kahramanım oldular ve beni hep çok sevdiler...
Son kahramanımsa bir İTALYAN, Erosum. Eros benim son kahramanım. Beni herşeyi yapan erkek....Sevgisinden korkuyorum ama sevgisine tapıyorum. Benim için yaptıklarına tapıyorum. Aşkına inanamıyorum hayal gibi geliyor. Beni o kadar değiştirdi ki, kendisi bile bunu bilmiyor. Anlatamıyorum, anlamıyor. SnowWhite sanki hep onun tanıdığı kişi gibi geliyor ama değil.
Özetle kahramanlarım var benim, hep sevildiğim, değer verildiğim ve asla hırpalanmadığım....
Ne kadar da şanslıyım. Onları hep hatırlayacağım...
Ama yine de nankörüm :)) sonuçta onlardan daha akıllıyım. BEN BİR KADINIM ;)

10 Ocak 2012 Salı

Geçen Hafta... Sanırım Aşık Oldum!

oooooof of
Muhteşem bir 12 gün geçirdim... Eros noel için geldi. Evet yanlış duymadınız, İtalya'dan kalkıp benim için geldi!! Hatta Christmas'ı da benimle geçirdi. Rüya gibiydi... Birlikteliğimizin 4. ayı bitmek üzere, fakat daha önce bu denli yoğun şeyler hissetmemiştim. 2 ayda bir gördüğüm yabancı uyruklu imkansız bir ilişki işte. Ama bu sefer 24 saat birlikteydik. Beni o kadar seviyor ki aşkından vazgeçemez oldum... bir garip oldum.
Bir de Eros buradayken, salak gibi okul yüzünden, nerdeyse 1 hafta çalışmak zorunda kaldım. Bu sırada bana, o müthiş elleriyle yemekler hazırlayıp bulaşıklarımı da yıkamasın mı! Allahım adamın eksiği yok fazlası var. Ben az buçuk işin dalgasındaydım. En azından ben öyle zannediyordum. Ta ki....ta ki!
Ta ki saçma sapan sorgulamalar, kaprisler yapmaya başlayana kadar. Hatta daha o gitmeden kollarında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamayayım mı!! REzaLeTtii....neyse. Gidince geçer sandım. Geçmedi. İki üç gün sonra kalmaz, başka bişeyler bulurum oyalanacak derken bugün 4. gün ve ben hala ağlıyoruuuuuuum!
Çok alıştım evet, biliyorum yalnız yaşamak beni böyle yapıyor ama hep aklım onda...
Bir de çok sevdiğim bir kazağı vardı, onu bana bırakmış :( kazak sürekli üstümde. Hiç beklemiyordum, o gelene kadar aklım başkasındaydı, baskasını düşünüyordum, işin eğlencesindeydim. Yahu İtalya nireeeee Türkiye nire diyordum. 2 ayda bir görüşüyorduk, o da 3-4 gün. Hatta eski sevgililerimi, mesafeleri sorun edip terkettiğim olmuştur. Peki ya şimdi? Kesin ve net bir hüküm vermiyorum, zaman göstericek ama yine de tehlike çanları çalıyor gibi.
Kabus gibi....!
Sanırım aşık oldum!

23 Aralık 2011 Cuma

Londra'dan İtalya'ya aşk...

2011 yazı, Eylül ayı.
Londra'dan İtalya'ya gitme kararı aldığımda kafamda soru işaretleri vardı. Acaba Londra'da iki haftayı benim için cennete çeviren Eros, kendi şehrinde bana nasıl davranacaktı. Biletimi aldım. Bekleme süreci, havaalanı, yolculuk bende sivilce çıkaracak kadar stresli geçti. Havaalanına indiğimde onu ilk gördüğüm an yine cennette buldum kendimi. Elindeki çiçeklerden bahsetmiyorum, sarıldığında bana verdiği enerjiden bahsediyorum. 2 hafta ayrılık unutturmaya yetmemişti o ten sıcaklığını. Otelimize yerleştirğimizde zaten birbirimizi ne kadar özlediğimiz ortaya dökülüvermişti. Onun kollarında olduğuma inanamıyordum. Rüya gibiydi. Aşık mıydım? O günlerde evet :) onunla çok mutluydum. Yanındayken hiçbirşey umurumda değildi. Dünya yansa bana neydi. Beni zihnen inanılmaz rahatlatıyordu. Diğerlerinden farkı stress yaratmaktansa stres alıyordu. Birçok konuyu iki arkadaş gibi konuşabilmemiz beni ona çekiyordu. Sorun yaşatmıyor mutlu etmek için çırpınıyordu. İtalyanların kadın ruhundan anladığı bir gerçek.
4 günlük ziyaretimde herşeyi öyle güzel planlamıştı ki, rüya gibiydi. Hiç motorsikletle şehirlerarası yolculuk etmemiştim. İlk defa onunla 200 km'lik yolculuğa çıktım. Güney sahilinin köylerinde ev ekmeği ve tazecik mozarella peyniri ile piknik yaptık. Onunla herşey keyifliydi.
Bu rüyadan uyanmakta çok zorlandım. O günlerde sonsuza kadar onun yanında kalmak istiyordum. Teni tenimi yakıyor, ruhu ruhumu okşuyordu. Hayatımda bir İtalyan eksikti, o da olmuştu.

Herşeyin Başladığı Gün

  Genelde geç uyuyan ben, o gece de geç saatlere kadar intrnette sürttüm. Saat 3 gibi telefonuma mesaj düştü. Mesaj lokasyon gösteriyordu. Mr.EN'den gelmişti. Askerdeydi ya kendisi, anlayışlı olmamız gerekirdi ya. Ben de bu kurallara uyarak cvpladım mesajını, biraz diyalogdan sonra uykuyu bahane edip uyudum. ENbenim 3 yıl ile ilişki rekorumu kırdığım eski sevgilim; adı üstünde bu hayatta en sevdiğim, evlilik hayalleri kurduğum tek erkekti. Ama artık benim yüzümü güldürmüyordu mesajları ve aramaları. Bir gariplik vardı.
Biraz iç sesime kulak verdim , kalbim artık onun adına atmıyordu sanki. EN'in son aylardaki dengesizliği ve en son hayatında yer verdiği paçozu sevdiğini söylemesi beni ondan itivermişti biranda. Bunu yeni anladığım için de salak dedim kendime. Çünkü EN bizim her içki masamızın konusuydu ve en son 3-4 gün önce yine bu konu açıldı ve can sıktı.
Fakat bugun EN can sıkmıyordu, düşündürmüyordu bile. Başka birşey beni düşündürüyordu. Daha karmaşık birşey... EN'in boşluğunda birşey beni heyecanlandırmıştı sanki. Dinlenmeye çekilmiş yüreğim biraz canlanmıştı. Merakım sonrasıydı, sonrasını göremediğim, öncesi olmayan, sadece mesajlarda yaşayan bir Facebook arkadaşıydı bu... Ve öyle iki ortak tanıdığımız vardı ki, risk almaya değer miydi? Bunu zamanla görceğiz ;)